Çayırbağı altın madeni için toplandılar: Yaşam alanımızı vermeyeceğiz
TRABZON-Kayyum yönetimindeki Koza Altın İşletmeleri’nin Düzköy’ün Honefter Yaylası’ndaki maden ocağına başvurmasının ardından bölge halkı kahvehanede bir araya gelerek toplantı yaptı.
Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) süreci 27 Ekim’de başlatılan madencilik projesiyle, açık ocaktan altın, gümüş, bakır, çinko, demir ve kurşun cevherinin de aralarında bulunduğu yıllık 78 bin ton cevherin çıkarılması planlanıyor. 170 dönümlük alan. Mera alanı olan bölgede Düzköy’ün Çayırbağı köylerindeki köylüler hayvancılıkla uğraşmaktadır. Ayrıca bölgenin içme suyunu da bölge sağlamaktadır.
tarafından düzenlenen toplantıya Meteoroloji Mühendisi Cemalettin Küçük, Fatsa Çevre Platformu üyesi Osman Güvenalp, Akarsu Kardeşliği Platformu üyesi İhsan Hacıbektaşoğlu, Çayırbağı Çevre Platformu sözcüsü Yakup Civelek, Tonya Çevre Platformu üyesi Bekir Uzun, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) Trabzon Lideri Metin Serdar katıldı. yerel halk. Hem bilgi verdiler hem de sık sorulan soruları yanıtladılar.
Toplantının açılış konuşmasını yine yöre halkından olan ÇYDD Lideri Serdar, bölgenin doğasını ve yaşamını sona erdirecek projeye karşı hep birlikte mücadele etmek için bir araya geldiklerini söyledi. Paraya aç şirketlerin madencilik projesine izin vermemesi için sonuna kadar çalışacaklarını vurgulayan Serdar, bölge halkını bu konuda birlik olmaya ve kararlı olmaya davet etti.
KÜÇÜK: BAKIN FATSA GÜMÜŞHANE’DE NELER OLDU
Türkiye’nin birçok bölgesindeki madencilik projelerine karşı kamuoyunu bilgilendiren ve mücadelelerini paylaşan TMMOB eski Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Metalurji Mühendisi Cemalettin Küçük, siyanürlü maden projesinin sadece Çayırbağı ve Düzköy’deki köyleri değil, ilçedeki köyleri de etkileyeceğini belirtti. Bütün Trabzon.
Küçük, konuşmasına “Ben çevre aktivisti değilim, sosyal sorumluluğu olan bir mühendisim” diyerek başladı. En basit ocağın bile bulunduğu yerdeki hayatı büyük ölçüde etkilediğine dikkat çekerek, “Gidip Fatsa’daki madenin o bölgeye ne yaptığını göreceksiniz. Suların ne olduğunu öğreneceksiniz. ” “Gidip göreceksiniz. 10 yıl önce Gümüşhane’de düzenlediğim bilgilendirme toplantılarına katılan bir kişinin eşi ve gelini gırtlak kanseriydi. Maden açılmadan önce bunları defalarca anlattık. Gidip öğreneceksiniz. orada ne oldu” dedi.
‘KANUNLARI DEĞİŞTİREREK SALGININ AÇILMASINI AÇTILAR’
Karadeniz’in tamamını kimya sahasına çevirmeye çalıştıklarını belirten Küçük, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bir madenin cinsinin, ne kadar olduğunun hiçbir değeri yok. Değerli olanın çıkarılmasına kim izin veriyor? Bugün ülke, Dünyada madencilik faaliyetlerinin açılmasına en fazla izin veren ülke Türkiye’dir. 1985 yılından günümüze kadar Maden Kanunu dahil birçok kanunda birçok değişiklik yapıldı. İşletmelerin önünü açan, vatandaşların önünü tıkayan kanun ve düzenlemeler Sırasıyla uygulamaya konuldu.Daha önce ÇED sürecinde halkın görüşü alınmıştı.Katılım aşamasında toplantılara izin verilmediğinden bir değişiklik daha yaptılar.Toplantıların adı ‘kamuyu bilgilendirme’ idi.
Kafkaslardan başlayarak Küre Dağları’nın arkalarına kadar bakır, kurşun ve çinko bulunmaktadır. Bunların olduğu yerde altın ve gümüş de bir arada bulunur. Bunu ekonomik bir değer olarak kabul edip, doğayla olan ilişkisini hiçe sayarak onu sömürmeye çalışırsanız maden diyorsunuz. Ancak bunların hiçbiri mineral değildir. Örneğin Almanya’nın yer altı altın rezervi miktarı, Türkiye dahil tüm Avrupa ülkeleri toplamının 1/4’ü kadardır. Ancak 1 gram madeni kendi ülkelerinde işletmiyorlar. Çünkü en değerli zenginlik doğal kaynaklardır. Bizim gibi ülkelerde madencilik faaliyetleri yürütüyorlar ve kendilerine karşı çıkanları Alman casusu ilan ediyorlar. “Günümüz siyasi iktidarı bu izinleri önce yabancılarla, şimdi de yerli işbirlikçileri veya destekçileriyle işleri kolaylaştırarak alabiliyor ve ülkemizin her köşesini delik açarak zehirleyebiliyor.”
GÜVENALP: GELİN FATSA’DA NELER OLDU GÖRÜN
Fatsa’da altın madenine karşı mücadele veren Fatsa Çevre ve Yaşam Platformu Sözcüsü Osman Güvenalp de yaşadıklarını ve ilçesinde yaşananları paylaştı. Şirketin madeni işletmek için tüm yer altı sularını kullanacağını ve bölgede içme suyu kalmayacağını belirten Güvenalp, “Her gün siyanürlü sulama yapılacak. Buharlaşan kimyasal madde çiseleme veya yağmur şeklinde başınıza düşecek. Evinizin önünde oturuyoruz. Üzerimize yağmur yağdı. Meyve sebze yiyemiyoruz. Aramıza nifak tohumları ekerek.” “Köyleri birbirine düşürdüler. Kurban kestiler, et dağıttılar, kumanya dağıttılar. Sonra ikna edebildiklerini köylerinden gönderdiler. Köylülere işgalci dediler. Yarın da burada aynısını yapmaya çalışacaklar.” söz konusu.
Siyanür havuzunun kurulması halinde bölgede yaşamın sona ereceğini ve Düzköy’de Fatsa’nın tekrarının yaşanacağını belirten Güvenalp, “Siyanür havuzları şiddetli yağışlarda taşar, dereye karışır, susuz kalırsınız. tankerle su getirdiler, bize getirdiler. Fatsa’ya gelin, size olup biteni anlatacağım.” . Fatsa merkezde çay bile içmiyorum. Çünkü kimyasallar sızıyor. Bölgede sağlık taraması talebimize bile cevap vermediler. Oradaki çalışanlar hastalanıp Fatsa’da değil Samsun’da bilmediğimiz yerlerde hastanelere kaldırıldılar. 5-6 çalışanın hayatını kaybettiğini öğrendik. Hayatınız, sağlığınız ve “Geleceğiniz için onları buraya almayın” dedi.
AVUKAT ÖZKAN: EN BÜYÜK AÇIKLAMA YAŞAM ALANI MÜCADELESİDİR
Çevre avukatı Haktan Özkan da yasanın çevre mücadelelerinde nasıl kullanıldığına ilişkin bilgi verdi. Yürütmenin durdurulması davalarında şirketlerin mahkeme sonucunu beklemeden hareket ettiğinin altını çizen Özkan, “Çünkü yargı sürecini yürütürken de aynı faaliyeti yapıyorlar ve utanmadan mahkemeye ‘ne yapılması gerekiyor’ diyorlar. Zaten yapıldı’. Burada da köylüler hukuk benden sonra gelir, öncelik benim mücadelemdir derse, her türlü sonucu mahkemeden gelecektir.” “Bu vesileyle yapılacak en büyük açıklama halkın yaşam mücadelesidir. Bu sorunda yaptığımız her şey meşrudur” dedi.
CIVELEK: BU COĞRAFYAYA BAKMALARINI BİLE YASAKLIYORUZ
Çayırbağı Çevre Platformu Sözcüsü Yakup Civelek, yerel halk olarak daha önce verdikleri mücadeleyi anlatarak yeni bir sürece girdiklerini belirtti. Doğanın ve canlarının korunmasının kendi ellerinde olduğunu kaydeden Civelek, “Yaklaşık 10 gündür akşamları başımı yastığa koyduğumda ne yapacağımızı düşünüyordum. Geçmişte, Çayırbağı Çevre Platformu olarak taş ocaklarının, çimento fabrikalarının kurulmasının, ormanlarımızın talan edilmesinin önüne geçmek için çabaladık ve başardık. Bazıları cam köşklerinden yaşam alanlarımızla ilgili kararlar alıyor.” “Onlara asla yaşam alanlarımızı vermeyeceğiz. Aslında çaba sarf etmemiz gerekiyor. Bırakın maden aramayı, bu coğrafyaya bakmalarını bile yasaklıyoruz” dedi.
HACIBEKTAŞOĞLU: YAN YANYA GELMEKTEN BAŞKA ŞANSIMIZ YOK
Akarsu Kardeşliği Platformu’ndan İhsan Hacıbektaşoğlu da madencilik sorununun sadece Çayırbağı ve Düzköy’ün değil, tüm bölgenin sorunu olduğunu vurguladı. Son yıllarda özellikle Karadeniz Bölgesi’ndeki maden sahasının yağmalanmaya açıldığını belirten Hacıbektaşoğlu, “Aslında madenlerin taşınması için Yeşil Yol Projesi’ni açtıklarını söyledik. Bugün bunun doğru olduğu ortaya çıkıyor. Fatsa’da olanları gördük. Bu mesele sadece Düzköy’ün meselesi değil, Of’tan geldim, benim de meselemdir. OF’deki sorun aynı zamanda sizin sorununuzdur. Omuz omuza, omuz omuza mücadele edeceğiz. “Başka şansımız yok” dedi.
Mahalle halkından Mustafa Bektaş ise madene karşı olduklarını ve kesinlikle izin vermeyeceklerini söyledi. Yaşam alanlarını sonuna kadar savunacaklarını kaydeden Bektaş, “Ben bu köyde doğdum büyüdüm. Burada açılacak madene karşıyız. Maden şirketlerinin girip yok ettiği bir yeri gösterebilir misiniz? Veya bir Bu şirketler hangi bölgeyi yağmalamadı? Hangi bölgede halkın refahını artırdılar? Bunların farkındayız.” “Ülkemizi terk etmeyeceğiz, topraklarımızı koruyacağız” dedi.